Bir kaşık armut püresinden kebaplara

Minicik bir kuzunuz var, sabahtan akşama kadar memede, mis gibi doyuyor karnı... O kadar mutlu, o kadar kolay besleniyor ki bu 6 ayın hiiiiç bitmemesini istiyorsunuz. Ama bitiyor... Artık kuzu gün içinde bi kaşık da olsa fazladan bir şey yemese gece uykusunda sorun çıkarmaya başlıyor. İşte o anda özellikle yeni anneler için yepyeni bir meydan okuma başlıyor: "Ne yiycek bu bebe??"

Merak etmeyin ilk bir iki ay siz de o da bebek mamaları konusunda her şeyi en baştan öğreniyor olacaksınız. Aynı emzirmedeki gibi. Zaman içinde hangi yiyecekleri nasıl hazırlayacağınızı, ağzını nasıl açtıracağınızı, yutması için nasıl ikna edeceğinizi, hazırladıklarınızı yemeyince nasıl değerlendireceğinizi, mama önlüğü dışındakileri nasıl temiz tutacağınızı, doyduğunu nasıl anlayacağınızı heeeeep öğreneceksiniz. Yeter ki stres yapmayın, zorlamayın, kaşıktan kaseden soğutmayın.

Pürelere ilk başladığımız zaman iştahsız bir çocuğum var diyordum. Evdeki kuşlar ondan fazla yiyordu meyveyi. Sonra anladım ki ben çocuğumun zevkine hitap edememişim. Şu an(15 aylık) yeri geliyo elimdekini alıp yiyor. Henüz damak tadı tam oturmadığı için yemek de seçmiyor ama canı o anda o yemeği istemeyebiliyor. Mesela her bebe gibi çorbaya bayılır ama bazen istemez, et favorisidir, ama babası yedirirse. Balığı bazen ağzına sürmez bazen benden fazla(abarttım evet) yer. Tam bir muz canavarı. Ayrıca pekmez, ballı süt gibi tatlı besleyicileri görmesiyle önündeki heeeer şeyi atar, ne kadar favori yiyeceği olduğunun bir önemi yoktur.



Peki bu aşamaya kadar neler yaptım, en önemli kurallarım ve en güzel ip uçlarım nelerdi?

Öncelikle kurallar: 
  1. ŞEKER ve TUZ YASAK. 
  2. Üç gün kuralı çok önemli. 
  3. Yemek sırasında oyalayıcı oyunlar, oyuncaklar ve tv yok. 
  4. İstemiyorsa ısrar etmek yok.
Gerçi üçüncünün istisnası oluyor. Eğer çok çocuklu bir ortamdaysanız o çocukları bebenin başından kovalayamıyorsanız hiç uğraşmayın yedirmekle, verin memeyi gitsin. Ya da bebe yorucu bir gün geçirdi ve hem aç hem uykusu var. Uyku huysuzluğuyla yemek yedirmek çok zor, aç bebe zaten uyumaz... İşte o durumda bir video açıp önüne koyunca anında hipnotize oluyor ve o arada siz de ağzına tepebildiğiniz kadar mamayı tepiyorsunuz. Yeterince yediğini düşündüğünüzde hemen yatmaya götürün. Şimdi yorgun ve tok bebenin hızlıca uykuya dalmasını izleyebilirsiniz.

Gelelim ip uçlarına:

  • Evinizde cam rende mutlaka olsun. İlk zamanlar nano ölçekli porsiyonları hazırlarken blenderlar rondolar hiçbir işe yaramıyor. Meyveleri sebzeleri haşlamadan püre yapmanın tek yolu cam rende, yoksa pürüzsüz bir kıvam elde edemezsiniz. 
  • Eğer doğal yoğurt alabilecek imkanınız yoksa yoğurdu kendiniz yapın. Yoğurt mayalayan komşunuz varsa ilk mayanızı ondan isteyin. Ben mayalamayı da denedim ama İzmir'de yaşadığım için Foça yoğurduna yeterince güveniyorum. O yüzden çok da kasmıyorum açıkçası. Yoğurt makinası almayı düşündüm ama mutfağım müsait değildi. Onun yerine termos sefer tası aldım. Önemli olan sütün soğumaması değil mi??
  • Her şeyi karıştırıp vermeyin. Çok sebzeli özel bebek çorbası yapan arkadaşlarımın çocukları, bizim çorbalarımızın tuzsuz halini içen kızımdan çok daha fazla yemek seçiyor. 
  • İlikli kemik suyu buzluğunuzdan eksik olmasın. Sebzeler ve meyveler vitaminler açısından önemli evet ama geriye kalan tüm mineral ve protein ihtiyacı için en önemli besin kırmızı et.
  • Sekiz ay civarında kendi elleriyle yeme istekleri başlıyor. Parmak besin (fingerfood) denilenler havuç, salatalık, elma, armut gibi sert yiyecekler değil. Onlarla çok güzel diş kaşıyorlar. Daha ziyade haşlanmış sebzeler, yumuşak meyveler (muz, yumuşamış armut, çilek, karpuz, kavun) veya taneli ama yine yumuşak şeyler (ikiye kesilmiş çekirdeksiz üzüm, kuru üzüm, kuru kayısı, nar, dut) Aman alerjiye dikkat!! Üç gün kuralını asla ihmal etmeyin. 
  • Bazı sert veya sulu meyveleri emmeleri daha uygun. Erik bunlardan biri, dişleyip verin, o delikten emsin. Yumuşak olanlar için sebze/meyve fileleri var. Atın içine, posası çıkınca alırsınız. Yazın kiraz, şeftali, kayısı, kavun, karpuz hepsini fileyle verdim, bayıla bayıla tüketti.Kış geldiğinde yaşına yaklaştığı için durumlar değişti. Şu an en zor yedirdiklerim portakal ve mandalina. Gerçi çok sulu olmayan portakalı minik doğrayıp verebilirsiniz ama mandalina bizim evde besinden ziyade oyuncak. Minikken emdirebiliyorduk ama şimdi eline aldığı gibi patlatıp gülüyor. Suyunu da içiremeyince vazgeçtim vermiyorum artık.

Peki ya hazır mamalar?? Toz kaşık mamalarını hiç denemedim. Ne işe yararlar, ne zaman ne için verilirler bilmem. Ama kavanoz mamalardan aldım defalarca. Genel tercihim her şeyi evde hazırlamak ama biz çok seyahat eden bir aileyiz ve her zaman bebeğe mama hazırlayacak imkan olmayabiliyor. İşte o durumlar için ara sıra bir iki kavanoz alıp evde bulunduruyordum. Dışarı gittiğimizde çok kez kurtarıcı oldu. Onların seçimini ilave şeker içermeyen ve organik olanlardan yana yapmaya özen gösterdim. Bir yerde okumuştum: "Katkısız evde yapmak iyi hoş da o meyve sebzenin de yetişme şartlarını bilmiyoruz. Hazırların katkısına güvenmiyoruz ama en azında yetiştirilme aşamalarında zararlı ilaçlamaların yapılmadığına dair sertifikaları var" Gayet aklıma yattı, ya da işime geldi diyelim. Ek gıda geçiş sürecimizde defalarca tüm günü deniz kenarında geçirdiğimiz için o sıcakta et sulu çorba veya tazecik meyve püresi yapıp da güneşin alnında bozulmasını göze alamazdım. Hadi dolap taşıdın yanında, çorbayı güneşte mi ısıtıcan... Onu da yapıyorsanız inanılmaz sabırlı bir bebeniz var demektir, çok şanslısınız :) Şimdi de 12-36 ay arası diye satılan hüppletmelik paketlerde meyve pürelerinden alıyorum. Bir kaç kez dışarıdayken günümüzü kurtardı. Tamam biz ne yersek yiyor ama biz yemek için sabredebilirken bebeler sabredemez. Zaten bir saat sonra yeniden acıkacağı için bekleme sürecini şekersiz organik bir abur cuburla geçirmesi hiç sıkıntı değil.

Gelelim et meselesine... Önce pürelerine et suyu ve kıyma katarak başlamış olsam da şu an kırmızı et, tavuk, balık her şekilde yedirebiliyorum. Pardon, ben yediremiyorum, bunları eşim verdiğinde yiyor. Benden sebzeleri tercih ediyor nedense... Mangal yakılan bir ortamsa en kolay köfte yediriliyor bebelere ama eşim gibi hayvanın her yerini zevkle yiyen biri varsa karşılarında pirzolaya da ikna edersiniz bence. Yalnız dişleri yokken emer düşüncesiyle pirzolanın kemiğini vermeyin, sivri yerleri damağına batar. Dişler çiğnemenin yanında koruma işine de yarıyor. En az dört dişten sonra önceleri rahatsız eden bir çok şeyi rahatça ağızlarına sokabiliyorlar.

Dişleri henüz tamamlanmamış olsa da artık kızımla bir yerlere gittiğimizde yedirecek şey bulma sıkıntısı yaşamıyorum. Kebapçı da olsa, balıkçı da kızım karnını doyurabiliyor. Tabi bu sebeple artık dışarıda fast food olayını kapattık eşimle, en azından kızımlayken. Çünkü versek hamburger de pizza da yer. O kadar katkılı ve hiçbir faydası olmayan gıdaları vermek, el kadar bebe için hiç sağlıklı değil.

Peki BLW yaptım mı? Evet ama körü körüne değil. Sağı solu batırmaması ve hızlıca yemesi gereken zamanlar sıkıntı yaşamamak için ben de yedirdim, evde geniş geniş yiyorsak kendi de yedi. BLW'de püre önerilmez ama ben verdim, hatta başta dediğim gibi hazır püre bile verdim. (Hazırlar daha pürüzsüz oluyor) BLW'nin en büyük avantajı, hep beraber sofraya oturduğunuzda hem siz hem bebe gerçekten keyifle yemek yiyorsunuz. Yedirdim, yediremedim, aman benim yemeğim soğudu falan ortadan kalkıyor. Ama çorba gibi sıvı besinlerin midesine gitmesini garanti etmek istiyorsanız bence yedirin gitsin. O çorba kaşığa yüklenene kadar ayrı, ağıza ulaşana kadar ayrı maceralar yaşıyor ve çoğunlukla yaşamı mama önlüğünde son buluyor. Bu yüzden ben genellikle sofraya otururken ilk olarak onun çorbasını içiriyorum, sonra önüne yemeklerden koyup kendi yemeğime bakıyorum. 

Sonuç olarak ne kadar az stres o kadar çok başarı. Her çocuk aynı derecede iştahlı olmaz, aynı çocuk her öğünde de aynı derecede iştahlı olmaz. İstemiyorsa vardır bir bildiği.

Herkese mutlu ve lezzetli sofralar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kamp Tatilinde Yiyecek Saklama

İzmir Çevresindeki Kamp Alanları (2019)